Uzaya gönderilen Scott, 27 Mart 2015’te Dünya’dan, Uluslararası Uzay İstasyonu’na doğru yola çıktı ve tam 1 yıl sonra geri döndü.
Gezegene döndükten sonra araştırmacılar, bilişsel işlevlerden bağırsak bakterilerine kadar hemen her şeyi kapsayacak şekilde ikizlerin sağlık ve biyolojilerindeki farklılıkları incelediler.
NASA’dan gelen rapora göre, araştırmanın ‘en çarpıcı keşiflerinden biri’ Uzay’a gönderilen Scott’ın telomerlerinin (kromozomların ucundaki kapaklar) uzaydayken Mark’ınkinden daha uzun olmasıydı. Ancak Dünya’ya geri döndüğünde hızla normal uzunluklarına geri döndüler.
Görünüşe göre bu, bilim insanlarının öngördüğü şeyin ‘tam tersiydi’, zira daha kısa telomerler genellikle ‘yaşlanmayla’ bağlantılıdır.
NASA araştırmacıları ayrıca, erkeklerin çalışma boyunca farklı bağırsak bakterilerine sahip olduğunu keşfetti, ancak bunun farklı diyetler ve deneyimlenen farklı ortamlara bağlı olabileceği belirtildi
Öte yandan, Scott’ın beyaz kan hücrelerinin düştüğü, Mark’ın ise arttığı tespit edildi.
NASA’ya göre, “Bu sonuçlar ister Dünya ister uzayda olsun değişen çevreye daha duyarlı genlere işaret ediyor olabilir.”
BİLİŞSEL PERFORMANS
Araştırmacılar, Scott ve Mark’ta farklılık gösteren 200 binden fazla RNA molekülü buldu. Bu da bilim insanlarının, Scott uzaydayken bir uzay geninin aktive olup olmadığını daha yakından inceledikleri anlamına geliyor.
Biliş söz konusu olduğunda, Scott’ın performansı büyük ölçüde değişmedi ve Mark’a göre daha iyiydi. Bu kulağa önemli bir keşif gibi gelmese de NASA bilim adamları, astronotların ‘uzayda daha uzun süreler boyunca yüksek bilişsel performans seviyelerini koruyabileceklerini’ öne sürdüğü için yararlı olduğu söylendi.
MARS’A GİDEBİLECEKLER Mİ?
Deney hakkında space.com’a konuşan Scott şunları söyledi:
“Sonuç olarak, tüm bu çalışmalar neticesinde Mars’a gitmemize engel teşkil edecek bir şey bulunamadı. Elbette genler ve telomerler gibi incelenmeye devam edilecek epey konu var, ancak uzmanların gözüne çarpan riskli bir şey yok.”